LİPOKROM KANARYALAR
TEMEL RENKLER
SARI (ALTIN) TEMEL RENK :
Vahşi
kanaryanın orijinal rengi sarıdır ve sarı renk ilk evcil kanaryalarda 20.
yüzyılın başlarında "siyah kukuletalı kırmızı siskin" (black -hooded
red siskin) (spinus cucullatus) üzerinde kırmızı lipokromunu arttırmak için
yapılan deneylerin başlamasına kadar sadece cins kanaryaların tüm formlarında
değil, ayrıca renkli kanaryalarda da en önemli rengi oluşturmuştur. Renkli
kanaryalarda ki etkisi her ne kadar azalmışsa da önemini korumaktadır. Cins
kanarya variyetelerinde ise temel renk olmaya devam etmektedir. Sarı orijinal
temel renk olmasına rağmen sergi için arzu edilen tona sahip türleri
üretebilmek zordur. Bundan sonra en çok tercih edilen renk parlak yeşil-sarıdır
ve bazen citron(ağaç kavunu)-sarısı olarak adlandırılır. Kuş bu renge ancak
kahverengi azaltan mavi faktörü taşıyorsa ulaşabilir. Bahsettiğimiz gibi kanaryaların "clear"
variyeteleri yeşil renkli kuşlardır ve bunlarda herhangi bir sebepten dolayı
melanistik pigment oluşumu engellenmiştir. Buna karşın kuşun genotipinde hem
eumelanin siyah hem de phaeomelanin kahverengi pigmentleri üreten genler
mevcuttur. Kalıtım modellerini açıklamaya çalışırken bir tek genin
mutasyonundan söz ederiz ancak pratikte bu melanin pigmentlerinin üretiminden
sorumlu bir çok gen vardır. Optik(görsel) mavi faktöre sahip bir kuş
kahverengine oranla daha fazla siyah renk üreten genlere sahiptir. Bu durumda
tüm temel renkler parlak görülür.Dağılım oranlarına bakıldığında fazla yaygın
olmadığı görülen ve bu arzu edilen özellikleri oluşturan kalıtım modelini
korumanın herhangi bir garantisi olmayışı büyük bir sorundur. Ancak belirli
kuşların bu arzulanan özellikleri daha büyük oranda taşıdığı görülür. Tüm
çiftleşmelerin nesilleri ile ilgili son derece detaylı kayıtların tutulması bu
özelliklerin kaybedilmemesi adına şiddetle tavsiye edilir. İdeal olan
anlatıldıktan sonra şimdi de oluşan en büyük hatalardan bahsedelim. Bunlar; çok
solgun bir renk, yamalı(parçalı) renklenme, mat sarı renk ve tüylerde turuncu
tonlanmalarıdır.Yamalı renklenme sarı temel renkli kuşlarda pek görülmez çünkü
bunlara renk beslenmesi uygulanmasına gerek yoktur. Doğal renkli ve doğal
kaynaklı beslenen kuşlarda da çok az rastlanılır.Soluk rengin görülmesi diyetin
içinde yer alan doğal bir madde olan ve kuşlara sarı rengi veren karotenoid
luteinin düşük seviyede olduğunu göstermez. Eğer kuş iyi dengelenmiş bir diyet
ile beslenmişse rengini otomatik olarak belli eder fakat renk ortaya çıkmıyorsa
yem karışımı yeniden düzenlenmelidir. Diyetin yeterli miktarının sade kanarya
yemi olmasına ve bunun siyah kolza ( küçük şalgam) ve özellikle brassicas (
anlamını bulamadım-çeviren ) olmak üzere sebzeler ile desteklenmesine özen
gösterilmelidir.
Mat renk optik-mavi faktör taşımayan kuşlarda lipokromun karşıt etki
gösterdiğini belirtir. Örneğin kahverengini üreten
genler siyah rengini üreten genlere baskındır. Mantık olarak bu
istenmeyen özelliği gösteren kuşların elimine edilmesi gerekir ancak
yetiştirilen en iyi kuşların bir kısmının bu örneklerden üretildiği
düşünüldüğünde bu konu üzerinde kesin bir yargıya varmak zordur. Yine çok iyi
kayıtlar tutulmalıdır ve yetiştirici kararını bunlara göre oluşturmalıdır.
Kuşlarda turuncu tonlanmalarının oluşması
engellenmelidir ve bu yüzden "clear" variyetelerde görüldüğünde
eleminasyon önerilir. Sarı temel renkli kanaryalarda turuncu tonlanmalarının
oluşmasının iki sebebi vardır: İlk sebep kaza eseri meydana gelmesidir.Örneğin
kırmızı temel renkli kanaryalar için kullanılan renklendirme ajanları sarı
kanaryaların yemlerine ya da sularına yanlışlıkla karışabilir. Eğer bu durum
söz konusu ise tüm stokun elenmesini gerektiren önlemin alınmasına hiçbir
şekilde gerek yoktur. Diğer sebep, kuşun homozigot sarı olmayışı ve kırmızı
rengin oluşmasına yol açacak bazı genler taşımasıdır. Kendi variyetelerinde
meydana gelen yeni mutasyonların az oluşuyla birlikte deneysel yetiştiriciler
için amaç mutasyonu sadece dört klasik renge(yeşil, kahverengi, akik (agate) ve
isabel) değil diğer tüm temel renklere de transfer etmektir. Kırmızı temel
renkli nesilde mutasyon meydana geldiğinde normalde istenmeyen bir proses olan
kırmızının beyaz mutasyonlardan biri ile ya da direk olarak sarı ile
çiftleşmesi gerekir. Ancak çok özenli tekniklerin uygulanması ile kırmızıdan
sarıya olan değişim meyvesini verecek ve ondan sonra bile kırmızı ana renge
dönüş beş yıl kadar zaman alacaktır. Bu yüzden bu çiftleşme mümkün olduğu kadar
engellenmelidir.Her yerden temin edilebilecek bol stok sayesinde sarı temel
renkli kuşlarla kırmızı temel renkli kuşları çiftleştirmeye gerek yoktur. Bu
yüzden bu çiftleştirilmelerin yapılmaması ve turuncu tonlanmaları görüldüğünde
bu kuşların elimine edilmesi tavsiye edilir.
KIRMIZI TEMEL RENK:
Kanaryalarda
bugüne kadar kabul edilen en popüler temel renk kırmızıdır.Mutasyon sırasında
oluşan iki beyaz temel renkten farklı olarak, kırmızı temel rengi hibriditasyon
yolu ile elde edilmiştir. Deneysel yetiştiriciler kanaryalarında kırmızı
lipokromu üretmeyi hedefleyerek işe siyah kukuletalı kırmızı siskin (spinus
cucullatus) erkeği ile dişi sarı kanaryayı çiftleştirerek başlamıştır. Bu
çiftleşme sonucu meydana gelen dişilerin kısır olduğu ve sonuç olarak işe
yaramaz oldukları ortaya çıkmıştır. F1hibrit erkeklerde sınırlı fertiliteye
rastlanmış ve bunlar sarı dişiler ile geriye birleştirilmişlerdir. F2
hibritindeki arayış siskin genlerinden sonra azalmıştır. Bu çiftleştirmenin
sonucu oluşan dişilerden sarı temel renkli dişiler siskin atalarından miras
kalan gen havuzunu düşürmüşlerdir.F3 dişilerin küçük bir kısmında kısırlık
tespit edilmiş ve bundan sonra renk elde etmek için, karışık bir iş olan seçici
yetiştiricilik başlamıştır.Günümüzde "kırmızı faktör" elde etmek
örneğimizde göreceğiniz gibi resesif beyaz ile çiftleştirme yapılınca göreceli
olarak daha kolaydır. Bu durumda bile elimizdeki sınırsız kırmızı kanaryalara
rağmen amacımıza ulaşmamız beş altı yıl sürebilir. Buna bakarak atalarımızın
amaçlarına ulaşmak için gösterdikleri sabrı ve harcadıkları zamanı siz tahmin
edin. İkinci dünya savaşının deneyleri yavaşlatması hatta durdurması ile
serbest bir şekilde birlikte yetiştirilen kanaryaların tam olarak ne zaman
kırmızı renkte olmaya başladıklarını kestirmek zordur. Bu arayış sentetik
renklendirme ajanlarını içeren beslenmenin serbest bırakıldığı 1960'ların
ortalarına kadar sürmüştür. O zamana kadar toprakta yetişen doğal ürünler
dışında herhangi bir maddenin renk beslenmesi amacıyla kullanılmamasına izin
verilmemiştir. Kanaryanın temel rengi renk üretiminden sorumlu genler
tarafından kontrol edilir. Bu renklenme kuşun yediği yemlerden ileri gelir.
Normal sarı renkli kanarya rengini yemindeki karotenoidlerden alır. Sarı renk
xanthopyll, kırmızı renk ise karoten adındaki pigmentlerden kaynaklanır.
Kırmızıdan sorumlu genin her iki pigmenti de kullanıp kullanmadığı bilinmese de
sarıdan sorumlu genin renk kaynağı olarak karoteni kullandığı doğrulanmıştır.
Diyetinde karotenoid bulunmayan kanaryalar hangi temel renkte olurlarsa
olsunlar beyaza döneceklerdir.Bilinmektedir ki, karoten içermeyen yemle
beslenen siskin erkekleri renklerini kaybetmektedir. Bu da göstermektedir ki
kırmızı temel renk genetik makyajın yanı sıra diyete de bağlıdır. İlk kırmızı
kanarya yetiştiricileri, yüksek oranda karoten içeren doğal kaynaklı yemleri
bulabilme sorunu ile karşılaşmışlardır. Yapılan analizlere göre pek çok sebze
ürününden sadece altı tanesin 100 ppm (milyonda bir kısım) karoten içerdiği
saptanmıştır ve bu altı üründen yalnızca üç tanesi kuşlar tarafından tercih
edilmiştir. Bu üçünün arasında yer alan ve 120 ppm karoten içeren havuç en
kolay elde edilendir ancak bu sebzenin sıvı da dahil herhangi bir formda
verilmesi sonucunda görsel olarak kırmızı kabul edilebilecek kanarya hiçbir
şekilde elde edilememiştir. Diğer yüksek karoten içeren iki ürün de -160-250
ppm içeren kuru ot ve 117 ppm içeren otlar - verilmiştir ancak elde edilen
sonuçlar yetersizdir. %10 oranında karoten içeren suni renklendirme ajanlarının
kullanılmaya başlanılması ile birlikte gerçek kırmızı kanaryaların elde
edilmesi rüyası gerçek olmuştur. Bu ürünler ilk tanıtıldıklarında kuşku ile
karşılanmıştır. Bu suni ürünlerin kuşta doğal olarak bulunan kırmızı renk
üretebilme kapasitesini engelleyebileceği düşünülmüştür. Ancak sarı ve beyaz
temel renkli kuşlarda yapılan testlerin sonucuna göre eğer bir kanarya kırmızı
renk üretiminden sorumlu genler taşımıyorsa önerilen renklendirme ajanından ne
kadar alırsa alsın kırmızı renge sahip olamayacaktır. Belki de yıllar önce
yetiştiriciler kırmızı renk adına ulaşılabilecekleri son noktaya ulaşmışlar ama
sonuçtan tatmin olmamışlardır. Kesin olan şudur ki son 20 yılda bu konuda çok
az ilerleme kaydedilmiş ve ulaşıla bilinecek son nokta eğer hala ulaşılamamış
olduğu düşünülüyorsa bile çok yakındır.Tüy dökmeleri
sırasında suni renklendirme ajanları ile beslenen kuşların özellikle baş
çevresinde olmak üzere mat kırmızı, mor ya da kahverengine dönüştükleri
izlenmiştir. Yazar ve ilişkide olduğu yetiştiriciler yaptıkları çalışmalara
bakarak fazla miktarda renklendirme ajanı kullandıkları deneylerde oluşan mat
ya da alternatif renklenmelerin, kullandıkları ajanlardan değil kuşun genetik
yapısından ileri geldiğini anlamışlardır. Örneğin parlak kırmızı görünen kuşlar
optik mavi faktöre sahipken, mat görünenlerin genetik yapılarında yüksek oranda
kahverengini üreten gen bulunur. Üzücü bir durum dur ki çok az sayıda deneysel
yetiştirici kalmıştır ve sonuçta daha fazla çalışma yapılmadan bu teoriyi
doğrulamak mümkün değildir. Ancak şu da bir gerçektir ki; bir kuş
asimilasyonunun en üst noktasındakinden daha derin bir renge sahip olamaz.
Rengi kontrol eden genlerin kalıtımı bir kanaryanın maksimum renklenme
miktarının kontrolünde etkili olabilir ve yetersiz beslenen bir kuş asla daha
iyi beslenen bir kuş kadar iyi bir renge sahip olamaz.
RENK KONUSU TARTIŞILIRKEN İKİ NOKTAYA DAHA DEĞİNMEK GEREKİR:
Birincisi
diyetin etkisidir. Bir kanaryanın diyetinin büyük bölümünü tohum karışımları
oluştururken suni renklendirme ajanlarının kullanılmaya başlanması ile daha az
öneme sahip olmuştur.Kırmızı kanarya yetiştiricileri için eksi puan sayılan
birçok faktör sarı kanarya yetiştiricileri için artı puandır. Kolza( küçük
şalgam), devedikeni ve kenevir tohumları sarı renk üreten karotenoidi bol
miktarda içerirken yulaf tohumları hiç içermezler.
İkinci
değinilmesi gereken nokta ise kuşun bulunduğu çevredir. Her ne kadar bunun bir söylenti
mi yoksa gerçek mi olduğu bilinmese de kuvvetli güneş ışığında tüy döken
kuşların renginin kısmen ağardığı ve direk güneş ışığına maruz kalmayan bir
ortamda tüy döken kuşun rengi ile aynı koyuluğa sahip olmadığı söylenir. Bu
teoriyi çürütecek bir kanıt olmadığı için dikkate alınmasında fayda vardır.
DOMİNANT BEYAZ RENK:
17.
yy. a kadar geriye gidildiğinde kayıtlar göstermektedir ki beyaz temel renkli
kanaryalar mevcuttur ve kalıtım özellikleri ile ilgili çok az çalışma
yapılmıştır. Bu kuşların ya da daha sonra Alama stoklarında ortaya çıktıkları
kaydedilenlerin bizim şimdi adlandıracağımız dominant beyazlar mı yoksa resesif
beyazlar mı olduklarını bilmiyoruz. 1920'lerin sergilerinde dominant beyaz ile
karşılaşıyoruz. Ancak kuşun yeni spontan bir mutasyon mu olduğu yoksa uzun
zamandır süregelen bir döl mü olduğu kayıtlarda yer almıyor. Adından
anlaşıldığı gibi beyaz kanaryanın bu versiyonu dominant heterozigot versiyondur
ve bu yüzden lipokrom renklenmesinin tüm diğer formları üzerinde baskındır.
Sonuç olarak bir kuş dominant beyaz olsun ya da olmasın bu faktörü taşıyamaz.
Bu kalıtım modeli intensive (intensive: yoğun, sık tüyler için kullanılmış ve
hep bu şekilde kullandım-çeviren.) tüyler içinde aynıdır.
Çift
1 DOMİNANT BEYAZ X DOMİNANT BEYAZ
Ww
Ww
WW
Ww wW ww
W
değiştirilmemiş normal geni, w mutant allelomorfu gösterir.Böylece dominant
beyaz ile dominant beyazın bu çiftleşmesinden beklenen sonuç: %25 Ww normal
renkliler, %50 Ww heterozigot dominant beyazlar ve %25 homozigot dominant
beyazlar
Çift
2 DOMİNANT BEYAZ X NORMAL
Ww
WW
WW
WW wW wW
Dominant
beyaz ile normalin ( normal kelimesi ile dominant olmayan beyaz kastediliyor)
çiftleştirilmesi ile beklenen sonuç: %50 WW normal renkli ve %50 wW heterozigot
beyazlar. Eğer iki normal kuşu çiftleştirirsek baskın beyaz yavrular elde
edeceğimiz açıktır. Örnek olarak her ne kadar dominant beyaz ile dominant
beyazı çiftleştirmiş olsak da bu çiftleştirme tercih edilmez. Çünkü tutulan
kayıtlara göre; mutasyon çift dozda meydana geliyorsa, örneğin homozigot
dominant ise yavru yaşayamaz yani yumurtadan çıksa bile olgunluğa erişemez.
Ancak yazar tarafından araştırılan sınırlı sayıdaki dominant beyaz ile dominant
beyaz çiftleştirmeleri bu verileri doğrulama ya da çürütme konusunda yetersiz
kalmaktadır. Kayıpların nasıl meydana geldiği tam belirtilmediği, yumurtanın
içinde mi yoksa olgunluğa erişememe yüzünden mi olduğu bilimsel bir biçimde
açıklanamadığı için bu kayıtlardaki bilgilerin doğruluğu şüphelidir. Tüm heterozigot dominant mutasyonlarda baskınlığın dereceleri
vardır. Mutasyonun etkisi gerçek rengi maskeler. Normalde sarıdır ancak
tüylerin arasında lipokrom tarafından renklendirilen bazı izole alanlar ile
karşılaşmak mümkündür. Bu alanlara genellikle uçuş ve kanat tüylerinin ucunda,
boyun bölgesinde rastlanır ve yoğunlukları kuşlardan kuşlara değişiklik
gösteriri. Normal koşullarda beyaz mutasyonun sarıyı maskelediğini söyledik.
Bı bilimsel nedenlerden çok tarihi nedenlere dayanır. Kırmızıyı maskelememesi
için kesinlikle bir sebep yoktur ve bunun yetiştiriciler tarafından
bilinmesinde yarar vardır. Böylece kırmızı bir kuşu "clear" sarı ile
çiftleştirip bir anda yıllarca oluşturmaya çalıştıkları iyi renklendirilmiş
sarı nesli bozmazlar. Carophyll Red veya başka bir sentetik renklendirme ajanı
kullanıldığında dominant beyaz faktör tarafından maskelenmemiş lipokrom, rengin
kırmızıya ya da turucuya değişmesine neden olacaktır. "Clear"
dominant beyazın sergilenme standardında olması için normal lipokrom izlerini
taşımayan açık parlak beyaz tüylere sahip olması gerekir.Diğer tüm lipokrom
variyetelerinde de olduğu gibi beyaz rengin parlaklığı optik mavi faktörü
taşıyan kuşlar tarafından oluşturulur. Ancak dominant beyazlar söz konusu
olduğunda bu durum karışıklık gösterebilir. Sarı lipokrom elimine edilmek
istendiğinde optik mavi faktör beyazda olduğu gibi lipokrom renklenmesinin
üzerinde etkili olarak onu daha belirgin bir hale getirecektir. Tam bir cevap
olmasa da ileride daha detaylı olarak değineceğimiz fildişi ( ivory) faktör
devreye girecektir. Fildişi faktörün rolü normal lipokrom rengini modifiye
etmektir: sarıya eklendiğinde rengi parlak sarıdan soluk limon sarısına
çevirir. Tahmin edileceği gibi beyaz üzerinde etkisi yoktur. Henüz
değinmediğimiz sebepler yüzünden fildişi faktörün eklenmesi ayrıca uçuş
tüylerindeki herhangi bir lipokrom izini de yok eder. Uçuş tüyleri lipokrom
birikintilerinin en sık oluştuğu bölgelerdir.Uzun süre dominant beyaz
kuşların sadece non-intensive ( yoğun olmayan) kuşlarla çiftleştirilmesi
gerektiğine inanıldı. Artık bu durumun değiştiği söylenebilir fakat yine de
böyle düşünülmesinin sebebi dominant beyaz faktörün bir şekilde tüy kalitesinde
bozulmaya neden olduğuna inanılmasıdır. Tabii bu doğru olamaz. Çünkü bu faktör
tüylerin kalitesinden değil, lipokromun tüylerde meydana getirdiği renk
değişimini sınırlamak ile görevlidir. Renkli kanarya terminolojisinde dominant
beyaz kuş "silver"( gümüş) olarak adlandırılır ve bu terimin
kullanıldığı durumlarda resesif değil de dominant beyaz kanaryadan bahsedildiği
anlaşılmalıdır.
RESESİF BEYAZ:
Resesif
beyaz mutasyon homozigot resesif versiyondur yani faktörün görünmesi için
sorumlu her iki genin mutasyona uğramış olması gerekmektedir. Dolayısı ile
beyaz dominant karşılığından farklı olarak, resesif
beyaz faktör eğer faktörü taşıyan yada gösteren bir eş ile çiftleştirilirse
beyaz bir kuş meydana gelebilir. Bu olay aşağıdaki tabloların
incelenmesi ile görülebilir:
Çift1
RESESİF BEYAZ X RESESİF BEYAZzz zz
zz
zz zz zz
Yani
bir resesif beyaz diğer bir resesif beyaz ile çiftleştirildiğinde tüm yavrular
resesif beyaz olur.
Çift
2 RESESİF BEYAZ X RESESİF BEYAZ taşıyıcı NORMAL
zz
zZ
zz
zZ zz zZ
Yukarıdaki
eşleştirmeye göre tam resesif beyaz ile resesif beyaz taşıyıcı normal
ebeveynlerden teorik olarak %50 resesif beyaz ve %50 resesif beyaz taşıyıcı
normal yavrular elde edilebilir.
Çift
3 RESESİF BEYAZ taşıyıcı NORMAL X RESESİF BEYAZ taşıyıcı NORMAL
Zz
Zz
ZZ
Zz zZ zz
Resesif
beyaz taşıyıcı normal ile resesif beyaz taşıyıcı normal; %25 homozigot normal,
%50 heterozigot normal, %25 homozigot resesif beyaz verir. Bu tür bir
çiftleşmedeki tek problem homozigot ve heterozigot normal yavruların
fenotipinin aynı olması ve hepsinin genotiplerinin belirlenmesi için eşleştirme
testlerinin yapılması gerekliliğidir.
Çift
4 RESESİF BEYAZ X NORMAL
zz
ZZ
zZ
zZ zZ zZ
Dördüncü
olası eşleşme ise bir tam ( ya da homozigot) resesif beyazın bir homozigot ( ya
da taşıyıcı olmayan) normal kuşla eşleştirilmesidir. Bu çiftleşme ile yalnızca
görsel olarak normal kabul edilen kuşlar elde edilebilir. Ancak hepsi resesif
beyaz faktörü taşır. Dişiler ve erkeklerin yerleri değiştirilse de aynı
sonuçlar elde edilecektir.
Resesif
beyazın ilk örneği bir "ticked" (açıklama için bakınız 1. sayfa-
çeviren)kanarya idi ve 1908'dwe Yeni Zellanda 'da Miss Lee tarafından yetiştirilmişti
ve tüm beyaz resesifler bu kuştan köken alıyordu. Mutasyonun amacı tüylerde
lipokrom renklenmesinin tamamen önlenmesidir. Kuşun derisinin rengi de normal
pembeden leylak rengine değişir. Ancak bunu sadece yavrunun hayatının ilk
günlerinde görebilmek mümkündür. Dominant beyaz karşılığından farklı olarak
resesif beyaz her zaman "clear" beyaz olarak kalacaktır ve bu durumun
diyete eklenebilecek herhangi bir madde ile ilgisi yoktur. Bazen dominant beyaz
ile resesif beyazın en iyi örneklerini birbirinden ayırmakta zorluk
çekilebilinir. Kuştaki yağ durumu kontrol edilerek bu sorunun üstesinden
kolaylıkla gelinir.Yağ göğüs kafesinin altında ve üstünde kolaylıkla
izlenebilir. Resesif beyazlarda diyete bağlı olmaksızın yağın rengi beyaz iken
, dominant beyazlarda yağın rengi diyete bağlıdır ve kuşun rengi eğer sentetik
renklendirme ajanları ile besleniyorsa kırmızıya dahi çalabilir. Resesif
beyazların büyük bir avantajı bunların "clear" kırmızı variyeteler
ile rahatlıkla birleşebilmeleridir. Yetiştiricinin tüy döküm sırasında
sunulan renklendirme ajanlarının yavrular tarafından alınıp alınmadığına dikkat
etmesine gerek kalmaz.Sarı temel renkli kuştan kırmızı rengin izlerini silmek
çok zor olsa da sarıyı baskılayan dominant ya da resesif beyaz ya da sarı temel
renkli kuşlarla 4-5 yıl boyunca süren çiftleşmeler sonucu iyi kalite kırmızı
kuş elde etmek çok zor değildir. Önerilen sistem koyu kırmızı kuşla başlamak ve
bunu resesif beyaz ile birleştirmektir. Bu birleşmeden elde edilecek kuşlara
renk beslenmesi uygulanırsa orta seviyede turuncu renge sahip olacaktır. Eğer
sadece bir çift kullanılıyorsa ikinci yıl erkek kardeş dişi kardeş ile
birleştirilmelidir. Böylece meydana gelecek tüm resesif beyazlar ( bizim
kalıtım tablolarımıza bakıldığında resesif beyazların oranının %25 olduğunu
görürüz) üçüncü sezon için saklanmalıdır. Daha sonra dördüncü senede en koyu
renkli kuşlar arasından seçilen kardeşler tamamen farklı kökenli bir koyu
kırmızı renkli kuşla çiftleştirilir. Aynı şekilde resesif beyaz yavrular , resesif
beyaz faktör taşıyıcılar elde etmek için koyu renkli kırmızı bir kuşla
çiftleştirilir. Bundan sonra kırmızıyı baskılayan resesif beyaz kuş nesli elde
etmek oldukça kolay olacaktır. Kırmızıyı baskılayan dominant beyaz kuşlarda
olduğu gibi, yetiştiricilere genetik makyaj hakkında bilgi verilmesine özen
gösterilmelidir ki sarı temel renkli nesil bozulmasın.
Beyaz resesif mutasyonlar yemlerinde bulunan A vitamininden faydalanamaz ve bu
yüzden A vitamini eksikliğinden kaynaklanan hastalıklara dikkat edilmelidir.Bunun
için yemine veya suyuna vitamin takviyeleri yapılmalıdır. Tüy dökmeleri
sırasında yüksksek oranda vitamin A içeren Corophyll Red verilebilir. Daha
gelenksel bir yöntem sığır iç yağı vermektir. Resesif beyaz kanaryaların
vitamin A'dan faydalanamadığına uzun zamandan beri inanılmaktadır. Bunun aksini
kanıtlayacak veri bulunmamaktadır. Ancak yazar kendi yetiştirdiği kuşlar
arasında yer alan beyaz resesif kanaryalara diğer kuşlarla aynı bakım
şartlarını sağlamış, yemlerine diğerlerinden farklı bir ilave yapmamış ve
sonuçta birkaç yılı içeren bir zaman zarfından sonra resesif beyaz
mutasyonlardan elde ettiği başarının diğer kuşlarla aynı olduğunu görmüştür.
Bir
zamanlar beyaz kanaryaların diğerlerinden daha hassas, narin olduğu düşünülür
ve bu yüzden meydana gelecek yavruların çok narin olacağından ve olgunluğa
erişemeyeceklerinden korkularak "clear" örneklerde resesif beyaz ile
resesif beyazın çiftleştirilmesine karşı çıkılırdı. Kendi variyeteleri içinde
problem daha az belirgin hale geldi. Son on yılda yazar kendi çiftleştirme
sonuçlarını temel alarak bu konuya bir açıklık getirmede fayda görüyor. Sadece
güçlü, sağlam ve sağlıklı örneklerin birbirleri ile birleştirilmesi sonucu
alınan sonuçlar resesif beyaz ile resesif beyaz ile çiftleştirildiğinde alınan
sonuçtan farklı değildir. Ancak belirtilmelidir ki böyle bir çiftleşmeden elde
edilen yavrular resesif beyaz taşıyan normaller ile çiftleştirilir.